8 Aralık 2013 Pazar

Arı Çiçi


Arı Çiçi'nin yuvası, iri bir ağacın kovuğunda imiş. Çiçi, çok çalışkan bir arı imiş. Sabahleyin işe ilk o gider, akşam da en geç o dönermiş. Gün boyu durup dinlenmeden dağ bayır dolaşır en güzel çiçekleri bulur, onlardan yapacağı bala malzeme toplarmış. Hiç bir arı onun kadar güzel bal yapamazmış. Kış gelince de bütün arılar yuvayı ısıtmak için kraliçe arının çevresine toplanıp kanat çırptıklarında en çok o kanatlarını çırparmış. Bu yüzden de kraliçe arı Çiçi'yi çok severmiş. Diğer arılar da onu hem sever hem de saygı duyarlarmış.
       Bir gün Çiçi'cik gene herkesten önce uyanmış, ağaç kovuğundaki yuvasından tam çıkmak üzereymiş ki; hemen üstteki dalda kara karganın yuva yapmakta olduğunu görmüş. İçi sevinçle dolmuş. Çünkü o güne dek Çiçi'nin hiç komşusu olmamışmış. Gerçi karganın bed sesi hiç kimsenin hoşuna gitmezmiş, ama gene de bir komşusunun olması düşüncesi Çiçi'yi mutlu etmeye yetmiş. Hemen uçup karganın yuva yaptığı dala yakın bir yere konmuş, kanatlarını önünde kavuşturup saygı ile eğilmiş:
       -"Hoş geldin sevgili karga kardeş. Bize komşu geldiğin için bilsen nasıl sevinçliyim." diye onu selamlamış.
       Kara karga Çiçi'ye ters ters bakmış. Bir kez "gaak" diye öttükten sonra:
       -"Çekil başımdan pis arı. Sen kim oluyorsun da benim gibi kos koca bir kargaya komşu olduğunu söyleyebiliyorsun. Benim küçük parmağım kadar bile değilsin." demiş.
       Çiçi, karganın bu davranışına çok şaşırmış:
       -"Afedersin karga kardeş, ben seni üzmek istemedim. Tabii ki sen benden çok büyüksün. Ama yuvalarımız aynı ağaçta olduğuna göre komşu sayılmaz mıyız?" diye sormuş.
       Kara karga Çiçi'ye cevap bile vermeden öfke ile çalı çırpısını toplayıp başka bir ağaca taşınmış, yuvasını orada kurmaya başlamış.
       Zavallı Çiçi; hayatında ilk kez karga kadar büyük olmadığına üzülmüş, küçüklüğünden ötürü utanç duymuş. Bu yüzden p g
n doğru dürüst çalışamamış. Kraliçe arı ondaki değişikliğin hemen farkına varmış. Yanına çağırıp:
       -"Ne var sevgili Çiçi? Hasta mısın yoksa?" diye sormuş.
       Çiçi, kraliçe ye sabahleyin karga ile aralarında geçenleri bir bir anlattıktan sonra "keşke ben de karga kadar güçlü olsaydım. O zaman kimse beni böyle hor göremezdi." demiş.
       Kraliçe arı:
       -"Üzülme Çiçi'cik. Aslında biz ondan daha güçlüyüz. Ayrıca yararlı işlerle uğraştığımız için de daha onurluyuz." demiş.
       Doğrusu bu ya Çiçi, kraliçenin sözlerine pek inanamamış. "Biz kos koca kargadan nasıl güçlü olabiliriz ki? Her halde kraliçemiz beni avutmak için böyle söyledi." diye düşünmüş. Kraliçeye saygısızlık etmemek için de düşündüklerini ona açıklamamış. Ama o günden sonra kara karganın yanına hiç mi hiç uğramamış.
       Aradan günler geçmiş, kara karga yuvasını bitirmiş. İki yumurta yapmış. Sonra da yavru çıkarmak için bu yumurtaların üstüne kuluçka yatmış.
       Günlerden bir gün yaramaz bir çocuk oradan geçerken yuvasında yatmakta olan kargayı görmüş. Onu yakalamak için hemen ağaca tırmanmış. Karga korkup kaçınca da yumurtaları alıp cebine koymuş, yuvayı da dağıtıvermiş.
       Çiçi, yuvasına döndüğünde kara kargayı iki gözü iki çeşme ağlar bulmuş. O zaman kraliçe arının sözlerine hak vermiş. Karganın yanına gidip:
       -"Karga kardeş bizi küçüklüğümüzden ötürü hor görüyordun ama sen daha yuvanı korumaktan bile acizsin. Oysa bizim kendimizi savunmamız için bir iğnemiz var. Onun sayesinde herkes bizden korkar, yanımıza bile yaklaşamaz. Dahası toplu halde yaşadığımız için de kimse kolay kolay yuvamızı bozmaya cesaret edemez. Eğer sen bizi küçümsemeyip yuvanı yakınımızda yapsaydın kim bilir belki de o çocuk bizden korkusundan onu bozamayacaktı. Böylece de komşuluğumuzun yararını görmüş olacaktın." demiş.
       Kara karga Çiçi'nin sözlerini çok haklı bulmuş, bir daha da kimseye tepeden bakmamış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder