8 Aralık 2013 Pazar

Karıncanın Serüveni

Biliyor musunuz çocuklar, eskiden karıncalar böylesine çalışkan değillermiş. Gün boyu aylak aylak dolaşır, ya da yatıp horul horul uyurlarmış. Eee arada sırada aç kalmamak için çalıştıkları da olurmuş. I zaman da üşene üşene, isteksiz isteksiz iş yaparlarmış. Hele bir karınca varmış ki o büsbütün tembelmiş. Her gün uykudan uyanınca:
       -"Ah, ah... Ne yapsam, ne etsem de bugün hiç çalışmadan karnımı doyurmak için iş yapmaya kalkışmasam." dermiş. Derken günlerden bir gün aklına bir çare gelmiş. "Bu kadar dostum var. Her gün birine konuk gitmemin kime ne zararı var. Böylece hem karnımı doyururum, hem de çalışıp yorulmaktan kurtulurum." Karınca aynen böyle düşünmüş ve düşündüğü gibi de yapmış. İlk kez arıya konuk gitmiş. Tak tak diye kapıyı çalmış. Arı:
       -"Kim o?" demiş.
       Karınca:
       -"Aç kapıyı arı kardeş. Ben dostun karınca. Karnımı doyurmaya geldim, ne varsa evinde karınca kararınca."
       Arı, kapıyı açmış. Karıncayı çok iyi karşılamış. Ona en güzel ballardan sunmuş. Sonra da güzel, hünerli arıları çağırıp konuğunu eğlendirmiş. Akşam olunca karınca arıya teşekkür edip evine dönmüş. Yatağına uzanıp:
       -"Ohh ne çalıştım, ne yoruldum. Gene de karnımı doyurdum." demiş.
       Karınca ertesi gün örümceğe gitmeye karar vermiş. Doğru örümceğin bulunduğu yere gidip tak tak diye kapısını çalmış. Örümcek:
       -"Kim o?" demiş.
       Karınca:
       -"Aç kapıyı örümcek kardeş. Dostun karıncayım ben. Bugünlük karnımı doyurmanı istiyorum senden." demiş.
       Örümcek de karıncayı çok iyi karşılamış. Ona en iyi yiyeceklerinden ikram etmiş. Sonra da ördüğü ağları gezdirip sanatını göstermiş. Akşam olunca da ağlarını karıncanın yuvasına kadar uzatıp onun yorulmadan yuvasına dönmesini sağlamış.
       Karınca evine dönünce gene yatağına sırt üstü uzanıp:
       -"Ohh ne çalıştım, ne yoruldum. Gene de karnımı doyurdum." demiş.
       Böyle çabasız karnını doyurmaktan karınca çok hoşlanmış. Üçüncü gün de kelebeğe konuk gitmiş. Ona da:
       -"Aç kapıyı iyi kalpli kelebek. Bugün karnım pek acıktı pek." demiş.
       Kelebek de tıpkı arı ve örümcek gibi karıncayı çok iyi karşılamış. Onu sırtına alıp en güzel çiçeklere, meyvelere konmuş. Bulduğu yiyeceklerden karıncaya sunmuş. Sonra da çok yükseklerden uçarak dostunu eğlendirmiş. Akşam olunca küçük karıncayı evine kadar götürüp bırakmış. Karınca evine dönünce gene yatağına uzanıp:
       -"Ohh ne iyi, ne iyi. Bugün de ne çalıştım, ne yoruldum. Gene de karnımı doyurdum." demiş.
       Böylece aradan günler geçmiş. Karıncanın konuk gideceği dostları da bitmiş. Küçük karıncayı bir düşüncedir almış. "Şimdi ne yapsam? Acaba dostları ziyarete yeniden mi başlasam?" diye düşünüp dururken, tak tak diye kapısı çalmış. Karınca gidip açmış. Bir de ne görsün? Bütün dostları kendisine konuk gelmemiş mi? Karınca çok şaşırmış, ne yapacağını bilememiş. Sonunda utana sakıla:
       -"İnanın isterdim sizleri evime konuk etmek. Ama ne yazık ki, ne oturacak yerim, ne de bir lokma ekmeğim var." demiş.
       Dostları, karıncanın kendilerini böyle karşılamasına çok üzülmüşler. Ona gücenmişler, bir daha yardım etmemeye karar vermişler.
       Karınca; hem dostlarını gücendirdiği için hem de tembelliğinden ötürü çok üzülmüş. İşte o gün bugündür çocuklar, karıncalar tembelliğin çok kötü bir şey olduğunu anladıklarından durmaksızın çalışmayı adet edinmişler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder