Kara tavukla Mestan kedinin arasında geçen olayı
dinleyenler bu kez kara tavuğu haklı bulmuşlar Mestan kediyi ise çok haksız...
Olayı bana
alaca inek aynen şöyle anlattı:
Efendim günün
birinde kara tavuk kuluçkaya yatmış. Sahibi onun atlına tam on yumurta koymuş.
Kara tavuk bu yumurtaların üstünde geceli gündüzlü yirmi gün yattıktan sonra
biri birinden güzel beyaz, sarı, kara ve alaca tamamı tamamına on tane civciv
çıkarmış. Doğrusu bu ya, kara tavuk sayı saymasını bilmezmiş. Çünkü o; okula
hiç gitmemişmiş. Sayıları saysa bile bir, üç, iki, beş, altı, dokuz diye gelişi
güzel sayar hiçbir zaman sırası ile sayamazmış.
Ama o gün -yani
civcivleri çıkardığı gün- çiftlik sahibinin oğlu küçük Haluk gelmiş. Şöyle
uzakta durup parmağı ile bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on
diye civcivleri bir bir saymış. Ve "yaşasın, kara tavuk tam on civciv
çıkarmış1 diyerek kara tavuğu kutlamış.
Küçük Haluk
okula gidiyormuş, sayı saymasını da çok iyi biliyormuş.
İşte kara tavuk
on civcivi olduğunu o zaman kesinlikle öğrenmiş ve çok sevinmiş.
Ne var ki kara
tavuğun bu sevinci öyle pek uzun sürmemiş. Çükü Mestan hemen hemen her gün
gelip sinsi sinsi, civcivlerin yanına sokularak onları kapıp kaçırmaya
çalışıyormuş.
Kara tavuk
farkına varınca da:
-"Göreceksin,
civcivlerini teker teker kaçırıp hapur hupur yiyeceğim diyormuş.
Kara tavuk:
-"Yapma
Mestan kardeş, yavrularımı rahat bırak. Bak senin de bir yavrun var. Biri onu
kapıp götürse hoşuna gider mi?" diyince de:
-"Benim
yavruma kimse dokunamaz. Ben tırnaklarımla yavrumu koruyabilirim, senin gibi
güçsüz değilim, diyormuş. Sonra da civcivlerin korkarak analarının altına
kaçışını kara tavuğun korumak için, kabarıp kanatlarını açışını büyük bir
zevkle seyrederek onunla alay ediyormuş.
Allah'tan her
akşam Haluk gelip civcivleri sayıyormuş, kara tavuk da böylece civcivlerin
eksilmediğini anlayıp rahat bir nefes alıyormuş.
Mestan kedi
yine bir gün gizlice gelip çitin arkasına saklanmış. O sırada oradan geçmekte
olan paçalı civcivi kapıvermiş. Zavallı minik civciv başlamış sesinin var gücü
ile "cik, cikkk." diye ötmeye. Kara tavuk sesi işitir işitmez
Mestan'a saldırmış, yavrusunu pençelerinden güçlükle kurtarmış.
Ama artık
canına da tak demiş. Gidip kınalı horoza şikayet etmiş bir çaresine bakmasını
söylemiş. Kınalı horoz da Mestan kedi ile baş edemeyeceğini bildiğinden doğruca
Karabaşın yanına koşup ona:
-"Mestan
kedi yavrularımızı hiç rahat vermiyor. Civcivlerimizi kapıp hapur hupur
yiyeceğini söyleyip bizim güçsüzlüğümüzle alay ediyor." demiş.
Karabaş,
kuyruğunu tam üç kez yukardan aşağıya doğru sallamış. (Karabaş düşündüğü zaman
kuyruğunu yukardan aşağı, sevindiği zaman da soldan sağa doğru sallarmış.)
Sonra kınalı horoza:
-"Sen hiç
merak etme. Bir daha Mestan kedi yavrularını rahatsız edecek olursa bana
seslen. Hemen gelir ona, başkaları ile alay etmenin ne demek olduğunu
öğretirim." demiş.
Aradan çok
geçmemiş, Mestan kedi gene çıkagelmiş. Sessizce civcivlere yaklaşırken kınalı
horoz görmüş. Hemen çitin üstüne atlayıp sesinin olanca gücü ile ötmeye
başlamış. Karabaş pek uzakta değilmiş. Sesi duyar duymaz koşarak gelmiş. Meğer
Mestan'ın yavrusu Tekir de o sırada orada imiş. Karabaş yavru kediye saldırmış.
Tekir bir ağaca tırmanıp canını Karabaşın elinden zor kurtarmış. Mestan kedi
ise korkudan çitin arkasına saklanıvermiş. Bu durumu; o sırada orada bulunan
Haluk, ak keçi, bana bu olayı anlatan alaca inek, kınalı horoz, kara tavuk,
civcivler hepsi hepsi görmüşler.
Mestan kedi
korkaklığından ve haksızlığından ötürü öyle utanmış, öyle utanmış ki; bir daha
değil civcivlere saldırmak, onların yanına bile yaklaşamamış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder