Bundan çok çok seneler önce, ülkelerin birinde iyi kalpli
bir değirmenci varmış. Bu değirmencinin, birbirinden güzel dört çocuğu ile
kendi halinde bir hanımı varmış. Değirmenci mutlu yuvasında şikâyetsiz yaşayıp
giderken, günün birinde birden hastalanmış. Değil değirmenine gitmek,
yatağından dahi kalkamaz olmuş. Zavallı değirmenci hastalığına üzülmüş
üzülmesine ya, ama onu asıl üzen çocukları ile hanımının durumu olmuş.
Değirmenci:
-“Ah, ah...Şimdi çocuklarıma kim bakar? Anneleri evin
geçimini yalnız başına nasıl sağlar?” diye kara kara düşünüp dururmuş.
Gene bir gün böyle üzgün üzgün otururken, değirmencinin on
yaşındaki büyük oğlu:
-“Babacığım, sen hiç tasalanma, bundan sonra değirmene ben
giderim.” demiş.
Değirmenci önce:
-“Ama oğul, sen küçücük bir çocuksun, bu işin üstesinden
nasıl gelirsin?” demiş. Sonra da başka çıkar yol olmadığını düşünüp çar-nâçar
oğlunun değirmende çalışmasına izin vermiş.
O günden sonra küçük değirmenci öyle çalışmış, öyle çalışmış
ki, az zamanda babasından çok para kazanmaya başlamış. Artık geceleri eve
gitmez, geç vakitlere kadar değirmende çalışır, sonra da değirmende uyurmuş.
Sabaheyin de gene erkenden kalkıp işe koyulurmuş.
Gel zaman git zaman, küçük değirmencinin güler yüzlülüğü,
çalışkanlığı dilden dile dolaşmış, yöredeki bütün köylere ulaşmış. Artık kimin
buğdayı öğütülecek olsa, doğru küçük değirmencinin değirmenine koşuyorlarmış.
Küçük değirmenci hayatından çok memnunmuş, memnun olmasına
ya, bu arada memnun olmayanlar da varmış. Çevredeki değirmenciler:
-“Bacak kadar çocuk bizim işimizi elimizden alacak.” diye
küçük değirmenciye diş biler olmuşlar. Sonunda hepsi birden bir karara
varmışlar ve:
-“En iyisi bu gece değirmene gidip küçük değirmenciyi
korkutalım. Böylece geceleri çalışmaktan vazgeçer, köylüler de gene buğdayları
bize getirir.” demişler, dedikleri gibi de yapmışlar.
O gece herkes uykuya
dalınca doğruca küçük değirmencinin değirmenine gitmişler. Başlamışlar kapıyı
kurcalamaya. Derken küçük değirmenci uykusundan uyanmış. Gidip kapının anahtar
deliğinden dışarıya bakmış. Bir de ne görsün, tam sekiz kişi değirmene girmeye
çalışmıyor mu? Hemen küçük değirmencinin aklına bir kurnazlık gelmiş, kendi
kendine:
-“Şunlara bir oyun oynayayım da görsünler.” demiş, sonra da
yüksek sesle:
-“Haydi arkadaşlar kalkalım,
Tüfeklerimizi
çakalım,
Hırsız sekiz biz
dokuz,
Hepsini birden
tutalım.”
Bu sözleri işiten kötü kalpli değirmenciler:
-“Eyvah! Demek küçük değirmenci içeride yalnız değilmiş,
değirmende tam dokuz kişi kalıyorlarmış. Üstelik hepsinin de tüfekleri varmış.
Aman arkadaşlar, buralarda durmayalım, kaçalım.” demişler, öyle bir kaçış
kaçmışlar ki, böyle bir şeyi bir daha akıllarının ucundan bile geçirmemişler.
Böylece küçük değirmenci de, babası iyileşinceye kadar
değirmende çalışıp babasına yardımcı olmuş, ailenin mutlu olmasını sağlamış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder