Çok, çok eski
zamanlarda küçük bir köyde dedikoducu mu dedikoducu bir tavuk yaşarmış. Her gün
daha güneş doğar doğmaz dedikoduya başlar, güneş batıncaya dek önüne geleni
çekiştirir dururmuş.
Kazara yanından bir ördek geçse, tavuk hanım hemen ibiğini
bir tarafa devşirir, tek gözünü kaydırıp ördeği bir güzel süzer, sonra da:
-“Bak bak bak baaak. Şu ördeğe de bak. Nasıl da yürüyor
paytak paytak.” dermiş.
Hindi görse:
-“Bak bak bak baaak. Şu hindinin çirkinliğine de bak. Bir
boynu var cascavlak”.
Leyleğe:
-“ A, a, a, aaa.Ayol o nasıl hayvan öyle? Başı gövdesinden
çok uzak.” dermiş.
Hele kurbağalara çok kızar, onlar için de:
-“Amaaaan” dermiş. Bıktım şu kurbağalardan. Sabahtan akşama
kadar bağırıyorlar vırrak vırrak vırrak”.
Tavuk hanım bu kadarla da kalsa iyi. Şu sevimli şipşirin kuşlarla
hiç arkadaşlık edemez,
-“Aman kardeş, baksana onlar da pek ufak.” der, çalımlı
çalımlı yanlarından geçip gidermiş.
Günün birinde bütün hayvanlar tavuk hanımın dedikodularından
öyle usanmışlar, öyle usanmışlar ki; onu nerede görseler kaçıp uzaklaşır
olmuşlar. Ama bu kez de tavuk hanım arkalarından yetişip:
-“Bak, bak, bak, baaak. Nasıl da kaçıyorlar köşe bucak.”
diye çıkışıp onları azarlarmış. Sonunda bütün hayvanlar biraraya gelip:
-“Şu tavuk hanıma öyle bir ders verelim ki, bir daha
kimsenin dedikodusunu yapmasın.” demişler. Düşünmüşler, taşınmışlar, aralarında
bir yarışma düzenlemeye karar vermişler. Gidip tavuk hanıma:
-“Biz bir yarışma düzenledik. Hünerli olanlar bu yarışmada
hünerlerini gösterecekler. İstersen sen de katıl.” demişler.
Herkes yarışmaya katılır da, kendini beğenmiş tavuk hanım
durur mu hiç? Hemen kabul etmiş.
Derken yarışma başlamış. Mini mini kuşlar, leylekler
gökyüzünde uçarak hünerlerini göstermişler. Kazlar, ördekler, kurbağalar suda
türlü şekillerde yüzüp herkesi hayrete düşürmüşler. Sıra tavuk hanıma gelmiş.
Yarışmacılar:
-“Hadi bakalım, sıra sende. Hünerini göster de görelim.”
demişler.
Tavuk hanım:
-“Ben de güzel kaçarım”.
Yarışmacılar:
-“A, aaa. O da hüner mi? Biz de kaçarız.” demişler.
Tavuk hanım:
-“Ben iyi yumurtlarım.” demiş. Ama yarışmacılar bu kez de:
-“O hüner sayılmaz ki. Bizler de yumurtlarız.” deyip sonra
hep bir ağızdan:
-“Bak, bak, bak, baaak. Şu tavuk hanıma da bak. Tek hüneri
sabahtan akşama kadar lak lak lak lak ta lak lak.” diye gülmüşler.
Tavuk hanım bu sözleri duyunca öyle utanmış, öyle utanmış
ki, utancından ibiği kıpkırmızı olmuş. Hemen kümese koşup bir yumurta yapmış
ve:
-“Bak , bak, bak, baaak. Benim yumurtam hem güzel hem de
sıcaaak.” diye bağırmış.
Kimseler gelip de tavuk hanımın yumurtasına bakmamış. Hepsi
verdikleri dersten memnum, gülerek oradan uzaklaşmışlar.
Derler ki; işte o günden sonra çocuklar, tavuk hanımın
dedikodu yaptığını duyan hiç mi hiç olmamış, ama her yumurtlayışta:
-“Bak, bak, bak, baaak. Benim yumurtama bak. Hem çok güzel,
hem sıcak.” diye bas bas bağırdığını duymayan kalmamış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder