Küçük Caner, sınıfta tahtaya yazılan yazıların pek çoğunu
iyi göremediği; ya sıra arkadaşı Nazlı'nın defterine bakarak okur, ya da Nazlı
biraz sesli okuyarak Caner'in de anlamasına yardımcı olurmuş. Caner ile Nazlı
çok iyi arkadaşlarmış, bu yüzden Nazlı, Caner'e elinden geldiğince yardımcı
olmaya çalışırmış.
Bir gün Nazlı
okula gelmemiş. O gün öğretmen son derste tahtaya bir şeyler yazmış ve:
-"Çocuklar
bunları ev ödevi olarak veriyorum. Yarın göreceğim." demiş.
Caner, yanında
Nazlı olmadığı için ne yapacağını bilememiş. Tahtaya bütün dikkatiyle bakmış,
bakmış ama yazılanların çoğunu okuyamamış. Gözlerini iyice büzüştürüp bakmış,
gene olmamış. Tek cümleyi bile anlayamamış. Sonunda zil çalınca sınıfta biraz
kalıp tahtanın yanına giderek oradan bakıp yazmayı düşünmüş. Ama daha zil
çalmadan öğretmen:
-"Çocuklar
tahtada yazılanları defterinize geçirdiniz mi?" diye sormuş. Çocuklar hep
bir ağızdan:
-"Evet
öğretmenim, hepsiniz yazdık." diye bağırmışlar. Caner ise hiç bir şey
söyleyememiş.
Öğretmen:
-"Öyle ise
Alp, sen kalk tahtayı sil." demiş. Alp de kalkıp tahtayı bir güzel silmiş.
İşte Caner o
gün bu yüzden dersini yapamamış. Oysa çocuklar, Caner çok çalışkan bir
öğrenciymiş.
Ertesi gün
öğretmen çocukların ödevlerine bakarken sıra Caner'e gelince; Caner utana
sıkıla yerinden doğrulmuş:
-"Öğretmenim
ben bugün ödevimi yapamadım." demiş.
Öğretmen
kaşlarını birazcık çatmış, ellerini önünde kavuşturmuş ve düşünceli, düşünceli aynen
şöyle söylemiş:
-"Allah,
Allah sen hiç böyle yapmazdın Canerciğim, ne oldu da ödevini yapmadın?"
Caner, hiç
sesini çıkarmadan utanarak başını önüne eğmiş.
O gün son
dersten sonra çocuklar evlerine dönerken öğretmen Caner'e biraz beklemesini
söylemiş. Çocukların hepsi gittikten sonra Caner'i yanına çağırıp:
-"Söyle
bakalım Canerciğim canını sıkan bir şey mi oldu? Bugün hem çok üzgünsün, gem de
dersini yapmamışsın. Üzüldüğün şeyi bana söylersen belki yardımcı olabilirim."
demiş.
Caner, bütün
çocuklar gibi öğretmenini çok sevdiğinden ona her şeyi anlatmaya karar vermiş.
-"Öğretmenim."
demiş. "Ben tahtadaki yazıları iyi göremiyorum. Hep Nazlı'nın defterine
bakarak yazıyorum. Dün Nazlı gelmemişti, ben de tahtadaki yazıları okuyamadım,
bu yüzden ödevimi yapamadım."
Öğretmen:
-"İyi
göremediğini neden annene babana söylemiyorsun. Bugün eve gittiğinde söylemeyi
sakın unutma olmaz mı?" demiş.
Caner de:
-"Olur
söylerim." diye öğretmenine söz vermiş.
Eve gider gitmez
annesine olanları bir bir anlatmış. Annesi:
-"İyi
göremediğini bize daha önce söyleseydin sana gözlük alırdık." demiş ve
hemen gözlük almak için onu doktora götürmek istemiş. Ama Caner:
-"Olmaz
ben gözlük takmak istemiyorum. Sonra arkadaşlarım dört göz, dört göz diye
benimle alay ederler." diye diretmiş. Annesi:
-"Gözlerinin
iyi görmemesi senin suçun değil ki yavrucuğum. Ama başkalarının kusuru ile alay
etmek gerçekten çok büyük bir ayıptır. Asıl böyle davrananlar utanmalıdırlar.
Hem, ben senin sınıfında böyle kötü kalpli çocukların olacağını hiç sanmıyorum.
Eğer varsa bile böyle bir çocuk için; daha iyi görebilmekten yoksun olman ve
derslerinden geri kalman pek akıllıca bir davranış olmaz sanırım." demiş.
Caner, sonunda
annesini haklı bulmuş. Beraberce doktora gitmişler, doktor Caner'in miyop olduğunu
söylemiş ve reçete yazmış. Annesi ile Caner gözlükçüye gidip gözlük almışlar.
Caner gözlükleri takınca her yeri pırıl pırıl görmüş. En uzaktaki yazıları bile
rahatça görebiliyormuş artık. Üstelik gözlükler de Caner'e çok yakışmış. Caner
gözlüklerini çok sevmiş. Ama ertesi günü okula giderken gene de arkadaşlarının
kendisi ile alay edeceklerini düşünüp kuşku duymaktan kendini alamamış. Bu
yüzden evden biraz geç çıkmış, yolda yavaş yavaş yürümüş. Okula geldiğinde zil
çalmış, ama öğretmen henüz sınıfa girmemişmiş. Caner çekine çekine sınıfın
kapısını açmış. Çocuklar Caner'i görünce hayretle bakmışlar, sonra etrafında
toplanmışlar. Nazlı, Alp, Didem, Arzu, Erdem, Burcu arkadaşlarının hepsi hepsi:
-"A Canerciğim
gözlüklerin ne kadar yakışmış, hayırlı olsun. Güle güle kullan." demişler.
Meğer çocuklar,
sınıfta daha birkaç çocuk da tahtadaki yazıları iyi göremiyormuş. Onlar da
annelerine, babalarına söyleyip gözlük almaya karar vermişler.
Caner, o gün
hem arkadaşlarını hem de gözlüklerini daha çok sevmiş. O günden sonra da
tahtadaki yazıları rahat rahat okumuş ve derslerinde de daha başarılı olmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder