27 Şubat 2014 Perşembe

Caner'in Gözlükleri

Küçük Caner, sınıfta tahtaya yazılan yazıların pek çoğunu iyi göremediği; ya sıra arkadaşı Nazlı'nın defterine bakarak okur, ya da Nazlı biraz sesli okuyarak Caner'in de anlamasına yardımcı olurmuş. Caner ile Nazlı çok iyi arkadaşlarmış, bu yüzden Nazlı, Caner'e elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışırmış.
       Bir gün Nazlı okula gelmemiş. O gün öğretmen son derste tahtaya bir şeyler yazmış ve:
       -"Çocuklar bunları ev ödevi olarak veriyorum. Yarın göreceğim." demiş.
       Caner, yanında Nazlı olmadığı için ne yapacağını bilememiş. Tahtaya bütün dikkatiyle bakmış, bakmış ama yazılanların çoğunu okuyamamış. Gözlerini iyice büzüştürüp bakmış, gene olmamış. Tek cümleyi bile anlayamamış. Sonunda zil çalınca sınıfta biraz kalıp tahtanın yanına giderek oradan bakıp yazmayı düşünmüş. Ama daha zil çalmadan öğretmen:
       -"Çocuklar tahtada yazılanları defterinize geçirdiniz mi?" diye sormuş. Çocuklar hep bir ağızdan:
       -"Evet öğretmenim, hepsiniz yazdık." diye bağırmışlar. Caner ise hiç bir şey söyleyememiş.
       Öğretmen:
       -"Öyle ise Alp, sen kalk tahtayı sil." demiş. Alp de kalkıp tahtayı bir güzel silmiş.
       İşte Caner o gün bu yüzden dersini yapamamış. Oysa çocuklar, Caner çok çalışkan bir öğrenciymiş.
       Ertesi gün öğretmen çocukların ödevlerine bakarken sıra Caner'e gelince; Caner utana sıkıla yerinden doğrulmuş:
       -"Öğretmenim ben bugün ödevimi yapamadım." demiş.
       Öğretmen kaşlarını birazcık çatmış, ellerini önünde kavuşturmuş ve düşünceli, düşünceli aynen şöyle söylemiş:
       -"Allah, Allah sen hiç böyle yapmazdın Canerciğim, ne oldu da ödevini yapmadın?"
       Caner, hiç sesini çıkarmadan utanarak başını önüne eğmiş.
       O gün son dersten sonra çocuklar evlerine dönerken öğretmen Caner'e biraz beklemesini söylemiş. Çocukların hepsi gittikten sonra Caner'i yanına çağırıp:
       -"Söyle bakalım Canerciğim canını sıkan bir şey mi oldu? Bugün hem çok üzgünsün, gem de dersini yapmamışsın. Üzüldüğün şeyi bana söylersen belki yardımcı olabilirim." demiş.
       Caner, bütün çocuklar gibi öğretmenini çok sevdiğinden ona her şeyi anlatmaya karar vermiş.
       -"Öğretmenim." demiş. "Ben tahtadaki yazıları iyi göremiyorum. Hep Nazlı'nın defterine bakarak yazıyorum. Dün Nazlı gelmemişti, ben de tahtadaki yazıları okuyamadım, bu yüzden ödevimi yapamadım."
       Öğretmen:
       -"İyi göremediğini neden annene babana söylemiyorsun. Bugün eve gittiğinde söylemeyi sakın unutma olmaz mı?" demiş.
       Caner de:
       -"Olur söylerim." diye öğretmenine söz vermiş.
       Eve gider gitmez annesine olanları bir bir anlatmış. Annesi:
       -"İyi göremediğini bize daha önce söyleseydin sana gözlük alırdık." demiş ve hemen gözlük almak için onu doktora götürmek istemiş. Ama Caner:
       -"Olmaz ben gözlük takmak istemiyorum. Sonra arkadaşlarım dört göz, dört göz diye benimle alay ederler." diye diretmiş. Annesi:
       -"Gözlerinin iyi görmemesi senin suçun değil ki yavrucuğum. Ama başkalarının kusuru ile alay etmek gerçekten çok büyük bir ayıptır. Asıl böyle davrananlar utanmalıdırlar. Hem, ben senin sınıfında böyle kötü kalpli çocukların olacağını hiç sanmıyorum. Eğer varsa bile böyle bir çocuk için; daha iyi görebilmekten yoksun olman ve derslerinden geri kalman pek akıllıca bir davranış olmaz sanırım." demiş.
       Caner, sonunda annesini haklı bulmuş. Beraberce doktora gitmişler, doktor Caner'in miyop olduğunu söylemiş ve reçete yazmış. Annesi ile Caner gözlükçüye gidip gözlük almışlar. Caner gözlükleri takınca her yeri pırıl pırıl görmüş. En uzaktaki yazıları bile rahatça görebiliyormuş artık. Üstelik gözlükler de Caner'e çok yakışmış. Caner gözlüklerini çok sevmiş. Ama ertesi günü okula giderken gene de arkadaşlarının kendisi ile alay edeceklerini düşünüp kuşku duymaktan kendini alamamış. Bu yüzden evden biraz geç çıkmış, yolda yavaş yavaş yürümüş. Okula geldiğinde zil çalmış, ama öğretmen henüz sınıfa girmemişmiş. Caner çekine çekine sınıfın kapısını açmış. Çocuklar Caner'i görünce hayretle bakmışlar, sonra etrafında toplanmışlar. Nazlı, Alp, Didem, Arzu, Erdem, Burcu arkadaşlarının hepsi hepsi:
       -"A Canerciğim gözlüklerin ne kadar yakışmış, hayırlı olsun. Güle güle kullan." demişler.
       Meğer çocuklar, sınıfta daha birkaç çocuk da tahtadaki yazıları iyi göremiyormuş. Onlar da annelerine, babalarına söyleyip gözlük almaya karar vermişler.

       Caner, o gün hem arkadaşlarını hem de gözlüklerini daha çok sevmiş. O günden sonra da tahtadaki yazıları rahat rahat okumuş ve derslerinde de daha başarılı olmuş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder