Kurbağa Zıp Zıp'a göre onun arkadaşları ile iyi
geçinememesinin tek nedeni varmış. O da doğru sözlü olmasıymış. Evet, evet...
Yanlış anlamadınız çocuklar, kurbağa Zıp Zıp önüne gelene aynen şöyle
söylüyormuş:
-"Arkadaşlarımın
hiç biri beni sevmiyor, beni görünce köşe bucak kaçıyorlar. Çünkü ben doğruyu
yüzlerine yüzlerine söylüyorum. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış zaten."
Küçük Zıp Zıp
her gün sabahın erken saatlerinde kalkar gölde bembeyaz bir nilüferin üstüne
oturur, oradan yöreyi dikkatle izlermiş. Gözüne ilk kestirdiğinin yanına tam üç
sıçrayışta varırmış. Eğer bu bir hindi ise yüzünü buruşturur, son derece
üzüntülü bir tavır takınır:
-"Vah,
vah, vah. Senin kadar çirkin boyunlu birini daha görmedim. Ne o öyle, casvacvlak..."
Ördek yada kaz
görünce de, bir eli ile ağzını kapatır, gülmesinin önüne zor geçiyormuş gibi
yapar ve:
-"Ayol
sizler de pek komik yürüyorsunuz yani, paytak paytak. Şöyle biraz daha zarif
yürüyemezsiniz sanki." diyerek onlarla alay edermiş.
Horozun
ibiğinin kocaman oluşunu, tavuğun yumurtladığı zaman fazla gıdakladığını
durmadan eleştirir, onların kızdığını ya da üzüldüklerini görünce de:
-"Doğruyu
söylediğim için mi kızıyorsunuz. Ne yapayım sizin hatırınız için yalan
söyleyemem ya." dermiş.
Zamanla bütün
hayvanlar kurbağa Zıp Zıp'ın sözlerinin etkisinde kalmışlar, kendilerini çok
çirkin görmeye başlamışlar. Bu yüzden de neşeleri kaçmış yüzleri gülmez olmuş.
Günlerden bir
gün bilgin tavşan o yöreden geçerken hayvanların mutsuzluğu dikkatini çekmiş.
Yanlarına gidip nedenini sormuş. Onlar da kendilerini çok çirkin buldukları
için mutsuz olduklarını söylemişler.
Bilgin tavşan
çok şaşırmış:
-"Bana
sorarsanız hiç biriniz çirkin değilsiniz. Hepiniz de ayrı ayrı güzelsiniz.
Sizin çirkin bulduğunuz organlarınızın ise bilseniz size ne çok yararı var."
demiş.
Horoz:
-İyi ama Zıp
Zıp kurbağa bunların kusur olduğunu söyleyip bizimle alay ediyor." diye
cevap vermiş.
Bilgin tavşan:
-"Bütün
bunları size Zıp Zıp kurbağa mı söylüyor? Öyle ise onu çabuk buraya
çağırın." demiş.
Horoz, koşarak
gidip Zıp Zıp kurbağayı getirmiş.
Zıp Zıp kurbağa
bilgin tavşanı görünce başlamış kahkahalarla gülmeye.
Bilgin tavşan
uzun süre kurbağanın gülmesinin geçmesini beklemiş. Sonunda Zıp Zıp kurbağa
biraz kendine gelir gibi olunca ona bu kadar çok gülmesinin sebebini sormuş.
Zıp Zıp
kurbağa:
-"Hayatımda
senin kadar komik kulaklı birini görmedim. Şu koca kulakları hangi eşekten
ödünç aldın? Bu kulaklarla ne kadar komik olduğunun farkında değil misin
yoksa?" demiş.
Bilgin tavşan:
-"Ben
kulaklarımdan çok memnunum. Ya sen; patlak patlak gözlerin, şiş göbeğin, sıska
bacaklarınla ne denli çirkin olduğunun farkında mısın? Ayrıca sesin de duyduğum
seslerin en bedi," diye cevap vermiş.
Zıp Zıp
kurbağanın kusurları ilk kez yüzüne karşı söyleniyormuş. Bir an ne yapacağını
bilememiş. Çok üzülmüş. Üzüntüsünden başlamış ağlamaya.
Bilgin tavşan:
-"Başkalarının
kusurları ile alay etmeden önce, kendimizi onların yerine koymalıyız. Doğru
sözlü olmak kuşkusuz güzel bir şey. Bize bir şey sorulduğu zaman en doğruyu
söylemeliyiz. Ama doğruyu söyleyeceğim diye durup dururken başkalarının kusurlarını
yüzlemek, onlarla alay etmek işte bu hem çok çirkin hem de çok ayıp bir
davranıştır. Üstelik bunun kimseye yararı da olmaz." demiş.
Zıp Zıp kurbağa
haksızlığını anlamış. Bütün hayvanlardan özür dilemiş. Bir daha da kimseye
kusur bulmamış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder