Babam, emekli bir ilkokul öğretmenidir. Bundan yıllarca
önce bir gün, sınıfta öğrencilerine 'En sevinçli gününüzü yazın' diye bir ödev
vermiş. "Bu ödevi yaparken sakın abartmayın, en sevinçli gününüzü olduğu
gibi yazın" diye de çocukları uyarmış.
Eh her çocuk
kağıdına dilinin döndüğünce sevinçli gününü yazmaya çalışmış. Kimi sınıfı
geçtiği günü, kimi yeni elbise aldığı günü, kimisi de oyuncak alındığı günü en
sevinçli günü olarak yazmış. Ödevlerin içinde iki tanesi varmış ki; bunları
anlatırken babam hala göz yaşlarını tutamaz.
Çocuklardan
biri şöyle yazmış:
"Ben,
fakir bir ailenin çocuğuyum. Babam ben küçükken ölmüş. Annem başka evlere
temizlik işlerine giderek bana ve kardeşime bakmış. Gün geldi annem iş
bulamadı. Eve günlerce tek kuruş getiremedi. Yiyecek bir şeyimiz kalmadı. Bir
gün evde son ekmeğimizi de yemiş, çaresiz bekleşiyorduk. Dilenmeyi aklımıza
bile getirmek istemiyorduk. Birden kapı çalındı. Gidip kapıyı açtım. Komşumuz
bakkal Hüseyin Efendi bir çuval un getirmişti. İşte benim en sevinçli günüm bu
gündür."
Her gün
gönlümüzün istediği kadar yediğimiz ekmeği bulamamayı aklımıza bile getirmeyiz
değil mi? Hatta evde tek kap yemekle masaya oturduğumuz zaman azımsarız. Bir de
şu bir lokma ekmek bulduğu günü en sevinçli gün olarak anlatan çocuğu düşünelim...
Ramazanda orucunuzu tuttu iseniz açlığın ne demek olduğunu anlamışsınızdır. Bu
açlık ümitsiz bir açlık da değildir. İftar sonrasında türlü türlü yiyecekler
sizleri beklemektedir. Bu tür insanların da var olduğunu düşünerek hem halimize
şükredelim, hem de onlara yardımcı olalım.
İkinci çocuk da
ödevine şunları yazmış:
"Bir
bayram günü idi. Bütün çocuklar bayramlık elbiselerini, ayakkabılarını
giymişler, annelerinin babalarının ellerinden tutmuş bayramlaşmaya gidiyorlardı.
Benim değil bayramlık elbisem, üstümdekini değiştirecek ikinci bir elbisem bile
yoktu. Bir kenarda durmuş utanarak çocuklara bakıyordum. O sırada karşı
apartmanda oturan hanım camı tıklattı, beni çağırdı. Gittim, bana bayram için
yeni bir elbise dikmiş onu verdi. İşte o gün benim en sevinçli günümdür."
Acaba sizlerin
de çevrenizde böyle sevindirebileceğiniz kimseler yok mu? Bayramda ayıracağınız
bir miktar para ile bunlara armağanlar alsanız ne iyi olur, değil mi?
Hayatta hiçbir
şey birisine yardım etmek kadar insanı mutlu edemez. Yalnız yardım ederken
karşılık beklemeyin. Çünkü iyilik karşılıksız yapılırsa iyilik olur. Aksi halde
iyilik olmaz; değiş tokuş olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder