Hani, şu gökyüzünde küme küme, ak pak bulutlar vardır ya
çocuklar... İşte bu bulutların üstünde bir zamanlar mavi gözlü, tatlı sözlü,
altın saçlı, küçük, güzel bir peri kızı yaşarmış. Küçük peri kızı herkesin
yardımına koştuğu için onu tanıyanlar kalbinin de tıpkı saçları gibi altından
olduğunu sanırlarmış.
Günlerden bir gün, güzel peri kızı yeryüzüne konuk gitmeye
karar vermiş. Altın saçlarını taramış, ipek kanatlarını parlatmış, yanına
büyülü sopasını da alıp bir yağmur damlasına tutunarak yeryüzüne inmiş. Önce
şırıl şırıl akan pınarları seyredip yemyeşil bahçelerden güzel kokulu çiçekler
toplamış, kalbi mutlulukla dolup taşmış. Bir bahçenin kenarından geçerken küçük
bir çocuğun hıçkıra hıçkıra ağladığını görmüş. Güzel peri kızı çocukları çok
severmiş. Hemen küçük çocuğun yanına koşup ona neden ağladığını sormuş.
Küçük çocuk:
-“Tabii tabii ağlarım. Benim hiç arkadaşım yok. Kimse
benimle oynamak istemiyor. Zaten beni kimse sevmiyor. Ben dünyanın en mutsuz
çocuğuyum.” demiş ve yeniden ağlamaya koyulmuş.
Güzel peri kızı o güne dek hiç mutsuz çocuk görmemişmiş.
Küçük çocuğa çok acımış, ona:
-“Vah zavallı mutsuz çocuk, vah. Sana çok acıdım. Ama sakın
üzülme olmaz mı? Eğer istersen bugün ben sana arkadaşlık edebilirim.” demiş.
Peri kızının teklifi küçük çocuğu çok sevindirmiş. Teşekkür
etmiş, sonra elele tutuşarak yürümeye başlamışlar.
Çok geçmeden küçük bir hamala rastlamışlar. Küçük hamal, bir
yandan sırtındaki yükü güçlükle taşıyor, bir yandan da neşeli neşeli şarkı
söylüyormuş. Mutsuz çocuk, hamalın bu kadar ağır yükün altında bile neşesini
kaybetmemesine çok şaşırmış. Peri kızına:
-“Hem bu kadar yükü taşıyor, hem de nasıl bu kadar mutlu
görünebiliyor?” diye sormuş.
Peri kızı:
-“İstersen bunu nasıl başardığını kendisinden sorup
öğrenelim.” demiş. Beraberce gidip hamaldan nasıl mutlu olabildiğini sormuşlar.
Küçük hamal:
-“Ben insanlara daima yardım ederim. Bence hiçbir şey
yararlı olmak kadar insanı mutlu edemez Evde hasta babamla beş kardeşime bakan
annem var. Ben çalışmazsam onlar ne yaparlar? Hem ben yalnız evim için
çalışmam. Boş zamanlarımda da başkalarına yardıma koşarım. Bu da beni çok mutlu
eder.” demiş.
Hamalın sözleri güzel peri kızının çok hoşuna gitmiş. Ona
büyülü sopası ile şöyle bir dokunup:
-“Sen iyi bir çocuksun. İşin bitince doğru evine koş,
babanın iyileştiğini göreceksin.” demiş.
Küçük hamal peri kızının sözlerine çok sevinmiş. İşi bitince
hemen evine koşmuş, bakmış babası iyileşmiş, evindeki eşya da hep yenilenmiş.
Peri kızı ile mutsuz çocuk tekrar yollarına devam etmişler.
Gide gide bir ormana varmışlar. Ormanda kör bir çocuğa rastlamışlar. Peri kızı
mutsuz çocuğa:
-“Bak şu çocuğun gözleri görmüyor. Senin gözlerin gördüğü
halde mutsuzsun. Belki bu çocuk senden de mutsuzdur. Gidip onunla bir konuşalım.”
demiş. Sonra da gidip kör çocuğa mutlu olup olmadığını sormuşlar.
Kör çocuk hayretle:
-“Bu güzel dünyada insan hiç mutsuz olabilir mi? Benim
gözlerim görmez ama kulaklarım çok iyi işitir. Her gün buraya gelir, kuşların
güzel seslerini dinler eğlenirim. Sonra sevdiğim insanların konuşmalarını
dinlemek beni çok mutlu eder.” demiş.
Peri kızı kör çocuğa:
-“Aferin sana. Sen hayatın güzel yanlarını düşünüp mutlu
olabiliyorsun.” diyerek büyülü sopası ile ona dokunmuş. O anda kör çocuğun
gözleri görmeye başlamış.
Peri kızı ile mutsuz çocuk oradan uzaklaşmışlar. Ormanda
biraz daha dolaşmışlar, nerede ise akşam olacakmış. Peri kızı mutsuz çocuğa
veda edip ayrılacağı sırada, yedi sekiz çocuğun az ötede neşe ile gülüp
konuştuklarını görmüşler. Hemen yanlarına gitmişler. Bir de bakmışlar ki elleri
ayakları sakat bir çocuk, arkadaşlarına birşeyler anlatıp güldürmüyor mu?
Mutsuz çocuk büsbütün şaşırmış. Ona, yerinden kalkamadığı halde nasıl mutlu
olabildiğini sormuş.
Sakat çocuk:
-“Aaa... Bakın benim pek çok sevdiğim arkadaşım vardır.
İnsan bu kadar sevdiği arkadaşının arasında nasıl mutsuz olabilir ki?”
Mutsuz çocuk:
-“İyi ama sen bu kadar arkadaşı nasıl edinebildin? Benim
tek arkadaşım bile yok.” demiş.
Sakat çocuk:
-“Bu o kadar zor değil. Ben herkesi çok severim. Onların
beni sevmesini beklemeden severim. Hayat ayna gibidir. Biz ona nasıl bakarsak,
o da bize öyle görünür. Öyle ise önce biz arkadaşlarımızı sevmeliyiz ki
onlardan da bizi sevmelerini bekleyebilelim.” demiş.
Sakat çocuğun sözleri peri kızının çok hoşuna gitmiş. Büyülü
sopasını ona da dokundurmuş ve sakat çocuk hemen oracıkta iyileşivermiş,
sapasağlam olmuş.
Artık güneş batmak
üzere imiş. Peri kızı mutsuz çocuğa:
-“Gitmeden sana da bir armağan vermek istiyorum. Sevgili
arkadaşım, büyülü sopamdan ne istersin?” demiş.
Mutsuz çocuk:
-“Sanırım en büyük armağanı bana verdiniz. Bana bir günlük
arkadaşlığınızla mutlu olmanın yollarını öğrettiniz. Ben de bundan sonra küçük
hamal gibi herkese yardım ederek mutlu olacağım. Sonra kör çocuğun yaptığı gibi
hayatın yalnız güzel taraflarını düşünerek hayattan zevk alacağım. Hele sakat
çocuğun sözlerini hiç unutmayacağım. Sevmesini öğrenip dünyanın en mutlu çocuğu
olacağım.” demiş ve peri kızına teşekkür etmiş.
Güzel peri kızı küçücük kanatları ile gökyüzüne doğru
yükselirken, küçük çocuk da neşeli neşeli ona el sallamış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder