18 Ocak 2017 Çarşamba

Ecik'in Oyunu



         Çocuklar; siz hiç Ecik, Bücük ve Küçük’ün başından geçenleri duydunuz mu? Aaa.. duymadınız mı? Öyle ise şöyle sandalyenize rahatça oturup kulaklarınızı iyice açıp beni dinleyin. Bakın ben bu öyküyü öyle her önüme gelene anlatmam ha... Ama sizin gibi cici, uslu çocuklara da anlatmadan duramam.
         Ecik, Bücük ve Küçük birbirlerini çok seven iyi kalpli üç kardeşmiş. Hiç yalan söylemedikleri, herkesin yardımına koştukları için de onları görenler hem severler, hem de saygı duyarlarmış. Ama bir gün Ecik, Bücük ve Küçük oyun oynarlarken nasıl olmuşsa olmuş Ecik’in topu yuvarlana yuvarlana gitmiş de evin en kıymetli vazosunu kırmış. Eh olur ya canım. Kaza, geliyorum demez. Bu yüzden Ecik’i kim ayıplayabilir ki? Ama ne var ki çocuklar, Ecik’in suçu yalnız bu değilmiş. E, peki başka ne yapmış diyeceksiniz. Bakın anlatayım.
         Ecik vazoyu kırınca öyle üzülmüş, öyle üzülmüş ki sormayın. Kendi kendine (Ah... Şimdi anneme vazoyu kırdığımı nasıl söylerim?) diye düşünmüş, düşünmüş, sonunda (En iyisi yalan söylerim. Ben kırmadım, haberim yok derim.) demiş. Böylece kendine bir çıkar yol bulmuş. Dediği gibi de yapmış. Annesi gelip de:
         -“Benim en kıymetli vazomu kim kırdı?” diye sorunca:
         Ecik de Bücük de Küçük de :
         -“Bizim hiç haberimiz yok.” demişler. Demişler ama anneleri de şaşırıp kalmış.
         -“Aman nasıl olur? Burada sizden başka kimse yok. İçinizden biri yalan söylüyor. Ama hanginizin olduğunu anlayamadım.” demiş ve çok üzülmüş.
         Ecik’in ise yalan söylemek pek hoşuna gimiş ve:
         -“Oh ne iyi, ne iyi. Bundan sonra istediğimi yapar, sonra da (ben yapmadım) der kurtulurum.” diye düşünmüş. O günden sonra yalan söylemeye başlamış.
         Yalancılığın çok kötü bir şey olduğunu sizler de biliyorsunuz değil mi çocuklar? Eh, sizler yalan söylemenin kötülüğünü bilirsiniz de Ecik, Bücük ve Küçük’ün anneleri bilmez mi hiç? Zavallı kadın günlerce düşünmüş, taşınmış. Hangi çocuğun yalancı olduğuna bir türlü karar verememiş. Sonunda bir çare gelmiş aklına.
         -“Ben bu yalancı çocuğu kendi usulü ile yakalayayım da görsün.” demiş.
         Ecik’i, Bücük’ü ve Küçük’ü yanına çağırıp onlara üç kibrit çöpü vermiş.
         -“Bakın çocuklar, bu kibrit çöpleri büyülüdür. Hepinize birer tane verdim. Yalancının çöpü biraz uzayacak. Bunlar bir saat yanınızda kalsın. Kimin kibriti uzarsa onun yalancı olduğu belli olacak.” demiş.
         Ecik, Bücük ve Küçük ellerine kibrit çöplerini alıp dışarıya çıkmışlar. Ecik’i bir korku almış.
         -“Eyvah, şimdi benim kibritim uzayınca yalancı olduğum meydana çıkacak. Ne yapsam? Ne etsem?” diye düşünmüş durmuş. Sonunda kibritinden birazcık koparıp onu kısaltmış.
         -“Eh, böylece uzadığı belli olmaz.” demiş.
         Bir saat sonra üç çocuk annelerinin yanına gitmişler. Anneleri kibritleri ölçmüş. Ecik’in kibritinin kısa olduğunu görünce Ecik’e:
         -“Hımm...” demiş. “Kibritinin uzayacağından korktuğun için onu kısalttın. Değil mi? Demek ki yalan söyleyen senmişsin”.
         O günden sonra hiç kimse Ecik’in sözüne inanmamış. Doğru söylediği zaman bile Böcük’le Küçük’ü çağırıp onlara sorduktan sonra inanmışlar.
         Ecik, herkesin saygısını kaybettiği için çok üzülmüş, yaptıklarına pişman olmuş. Bir daha hiç yalan söylememeye karar vermiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder