Düşünün bir kez. Sizler de mutlaka hatırlarsınız. Hani sarı
badanası yer yer dökülmüş, küçük, ahşap, tek katlı bir ev vardır. Sanırım
birçoklarınızın yolu her gün o evin kapısının önünden geçer. İşte o evde bir
zamanlar Tosun isminde küçük bir çocuk yaşarmış.
İsmine bakıp da Tosun’u sahici bir tosun gibi güçlü kuvvetli
sanmayın çocuklar. Tosun isminin aksine, zayıf ve güçsüz bir çocukmuş. Üstelik
çok da tembelmiş. Öyle ki yemek yemeye bile üşenir:
-“Benim bu gün hiç iştahım yok.” der annesini üzermiş. Oysa
Tosun, hep çok kuvvetli olmayı istermiş.
Günlerden bir gün, Tosun’un arkadaşları kıra gitmeye karar
vermişler. Tosun’a:
-“Hadi sen de bizimle gel. Kırlarda oynar eğleniriz.”
demişler.
Ama Tosun:
-“Olmaz,” demiş. “Ben yatıp dinleneceğim.”
Tosun evde yalnız kalınca yatağına uzanmış, önce kapıyı,
pencereleri seyretmiş. Çok geçmeden canı fena halde sıkılmaya başlamış. Kendi
kendine: (Ah, şimdi ne yapsam, nasıl vakit geçirsem?) diye düşünürken, odanın
kapısı sessizce açılmış. İçeriye büyüklü küçüklü beş kardeş girmiş. Tosun
çocukları görünce çok şaşırmış, onlara:
-“Siz kimsiniz? Nasıl içeri girdiniz?” diye sormuş.
Gelenlerden en güçlü olanı:
-“Yoksa bizi tanımadın mı? Biz beş parmak kardeşleriz. Benim
adım baş parmaktır. Bensiz diğer kardeşlerim hiçbir iş yapamazlar. Sahibim
yapacağı her işte beni kullanır. Benimle yazı yazar, para sayar. Çatalı, kaşığı
benim yardımımla tutar. Ben bütün bu işleri severek yaparım. Diğer
kardeşlerimden daha çok çalıştığım için, onlardan daha çok kuvvetliyim.” Demiş.
Baş armağın bu sözlerine yanında duran kardeşi biraz
içerlemiş. O da söze şöyle başlamış:
-“Ben her şeyin yerini gösterdiğim için bana işaret parmağı
derler. Hem baş parmağın işlerinde yardımcı olurum, hem de sahibim bir şeyin
sıcak mı, sert mi olduğunu benimle anlar. Hele çalışkan öğrencilerin beni
havaya kaldırarak, çalıştıklarını öğretmenlerine göstermeleri çok hoşuma gider.
Dahası var. Birisine öğüt mü verilecek? Sahibim diğer kardeşlerimi saklar,
öğüdü benimle verir. Yaptıklarım saymakla bitmez. Bu yüzden de baş parmak
kardeşim kadar kuvvetliyimdir.” demiş.
Tosun, kardeşlerden en uzun boylu olana:
-“Senin boyun hepsinden daha uzun. En güçlü olan sensin
değil mi?” diye sormuş.
Uzun boylu kardeş:
-“Ahh...” diye içini çekmiş. “Boyumun uzunluğuna bakmayın,
ben onlar kadar güçlü değilim. Ne baş parmakla işaret parmağı kadar çok
çalışırım, ne de diğer kardeşlerim kadar tembelimdir. Daima ortada durduğum
için bana orta parmak derler. Yalnız boş durmayı da pek sevmem. İşaret parmağı
ile baş parmağa işlerinde yardımcı olurum.”
Kardeşlerden en süslü olanı:
-“Bana da yüzük parmağı derler. Ben sahibimin yüzüklerini
taşırım. Bu yüzden de pek güçlü sayılmam. Ama gene de şu küçük kardeşimden
kuvvetliyimdir.” deyip yanında duran en cılız kardeşini göstermiş.
Küçük kardeş utancından ne yapacağını bilememiş. Yüzük
parmağın arkasına gizlenerek:
-“Gerçekten de kardeşlerimin içinde en az çalışanı benim.
İşte bu yüzden de gördüğün gibi hem cılız kaldım, hem de hepsinden daha
güçsüzüm.” demiş.
Tosun, küçük parmağın sözlerini işitince hatasını anlamış,
kendisinin de küçük parmak gibi güçsüz kalacağını düşünüp yattığı yerden olanca
hızı ile fırlamış, fırlaması ile de (Gümmm...) diye yere düşmesi bir olmuş.
Meğer Tosun’un bütün gördükleri rüya değil mi imiş?”
İşte o günden sonra Tosun çok çalışıp, çok oynayarak
kuvvetlenmiş ve sahici tosuna benzemiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder