18 Ocak 2017 Çarşamba

Durmuş Dede



         Hani bizim evin az ötesinde kırmızı panjurlu bir ev var ya, işte o evde bir zamanlar Durmuş dede isminde yaşlı, sevimli bir ihtiyar yaşarmış.
         Durmuş dedeyi çocuklar çok severlermiş. Ne zaman tık, tık, tık diye bastonunun sesini işitseler, hemen oyunu bırakıp Durmuş dedenin yanına koşarlar ve:
         -“Ne olur dedeciğim, bize bir öykü anlat.” diye tuttururlarmış.
         Durmuş dede de onları kırmaz, ya güzel bir öykü, ya da başından geçen ilginç bir olayı tatlı dili ile anlatırmış.
         Günlerden bir gün Durmuş dede hastalanmış. Yatağından kalkacak hali kalmamış.
         Durmuş dedenin hasta olduğunu bilmeyen komşu çocukları kapının önünde gün boyu bağrışa çağrışa oynayıp durmuşlar.
         Zavallı Durmuş dedecik ilk kez çocukların sesinden rahatsız olmuş. Ama bir türlü pencerenin önüne kadar gidip de:
         -“Çocuklar biraz daha az gürültü yapın, hastayım rahatsız oluyorum.” diyecek gücü kendinde bulamamış.
         Ne yapacağını , ne edeceğini bilemeden öylece yatarken birden bir çocuğun:
         -“Hey arkadaşlar, çok gürültü oluyor, belki evlerin birinde bir hasta vardır, ya da küçük bir çocuk uyuyordur. Onları rahatsız etmeye hakkımız yok.” diye çocukları uyardığını işitmiş.
         Durmuş dede sesi dikkatle dinlemiş. Bu, bitişik komşunun kızı Arzu’dan başkası değilmiş.
         Çocuklar Arzu’nun uyarısını duymuşlar, seslerini alçaltarak oyuna devam etmişler.
         Arzu’nun  bu davranışı Durmuş Dede’nin çok hoşuna gitmiş.
         Hastalığı geçince güzel bir bebek almış, götürüp Arzu’ya vermiş. Ayrıca da teşekkür ederek ona öykülerinin en güzelini anlatmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder