18 Ocak 2017 Çarşamba

Ekmeğin Öyküsü



         Ak keçi ninenin evine gizlice girer, onun kızarmış çıtır çıtır ekmeklerini alıp kaçarmış.
         Nine de ekmeklerinin kaybolduğunu görünce, dili ile tam üç kez “cık, cık, cık” yapar, “Allah Allah, bu ekmekleri gene kim aşırdı acaba?” diye başını düşünceli düşünceli iki yana sallarmış.
         Günlerden bir gün ninenin canına tak etmiş. Kapının arkasına saklanıp hırsızı yakalamaya karar vermiş. Gidip dış kapının arkasına saklanmış, beklemeye başlamış. Aradan çok geçmemiş, ak keçi ayaklarının ucuna basa basa sessizce çıkagelmiş. Tam ekmekleri kapacağı sırada nine onu sakalından yakalamış. Ak keçi kaçayım derken sakalı kopmuş, ninenin elinde kalıvermiş.
         Ak keçi, sakalının kopmasına çok üzülmüş.
         -“Nineciğim, nineciğim sakalımı geri ver. Sonra köyüme dönünce bana sakalsız keçi der, benimle alay ederler.” demiş. Nine de:
         -“Önce sen git benim ekmeklerimi geri getir, ben de senin sakalını geri vereyim.” diye sakalı vermemekte diretmiş.
         Ak keçi hemen bir fırına gitmiş. Fırıncıya:
         -“Fırıncı amca, fırıncı amca, ne olur bana birkaç ekmek ver. Ekmekleri nineye götüreyim, nine de benim sakalımı versin. Yoksa köyüme gidince bana sakalsız keçi derler.” demiş.
         Fırıncı önce şöyle bir düşünmüş. Kocaman göbeğini “hart, hart” diye kaşımış, sonra:
         -“Sana ekmek vermesine veririm ama sen de bana biraz un getir, o undan ekmek yapıp vereyim.” demiş.
         Ak keçi hiç zaman kaybetmeden doğru değirmencinin yanına gitmiş:
         -“Değirmenci dayı, değirmenci dayı bana biraz un ver. Unu fırıncıya götüreyim, fırıncı bana ekmek versin. Ekmeği nineye götüreyim, nine de bana sakalımı versin. Yoksa köyümde bana sakalsız keçi diyerek alay ederler.” demiş.
Değirmenci dayı hiç de kötü kalpli birisi değilmiş:
         -“Hay hay ak keçi. Sana hemen un verebilirim. Yalnız sen de git bana biraz buğday getir. Ben de buğdayları değirmende öğütüp un yapayım, sana vereyim.” demiş.
         Ak keçi durup dinlenmeden, alnındaki terleri silmeden bir harman yerine koşmuş. Orada harman sürmekte olan çiftçiye:
         -“Çiftçi amca, çiftçi amca ne olur bana biraz buğday ver. Buğdayı değirmene götüreyim, değirmenci bana un versin. Unu fırıncıya vereyim, fırıncı bana ekmek versin. Ekmekleri nineye vereyim, nine de benim sakalımı versin. Yoksa köyümde bana sakalsız keçi derler.”
         Çiftçİ, dayı, doğrusu bu ya hiç de güçlük çıkarmak istememiş:
         -“Tabii, tabii sen hiç merak etme ak keçi.” demiş. “Sana istediğin kadar buğday veririm. Ama sen de git bana biraz başak getir. Başakları harmanımda dövenimle saplarından ayırıp buğdayları vereyim.”
         Ak keçi oraya en yakın bir buğday tarlasına koşmuş:
         -“Ey buğday tarlası, buğday tarlası. Bana biraz başaklarından ver. Başakları çiftçiye götüreyim, çiftçi bana buğday versin. Buğdayı değirmene götüreyim, değirmenci bana un versin. Unu fırıncıya vereyim, fırıncı bana ekmek versin. Ekmeği nineye götüreyim, nine de bana sakalımı geri versin. Yoksa köyümde bana sakalsız keçi derler.”
         Buğday tarlası:
         -“Sana başaklarımdan verebilirim keçi kardeş.” demiş. Ama sen de bana bol bol su getir. Su olmadan başaklarımı nasıl büyütür olgunlaştırabilirim?”
         Zavallı ak keçi yorgunluktan bitkin, hangi çeşmeden su istesem diye kara kara düşünürken, o sırada gökyüzünden geçmekte olan küme küme ak bulutlar keçiyi görmüş, ona öyle acımışlar, öyle acımışlar ki, gözyaşlarını tutamamışlar, başlamışlar ağlamaya. Bulutların gözyaşları birer yağmur damlası olarak buğday tarlasını ıslatmış. Tarlada ekinler büyüyüp olgunlaşmış, Tarla, ekinlerinden koca bir demet ona vermiş. Keçi bunları çiftçiye götürmüş. Çiftçi başakları harmanında döveni ile saplarından ayırmış, koca bir torba dolusu buğdayı vermiş. Keçi buğdayları değirmenciye götürmüş, oradan un almış. Unu fırıncıya vermiş, fırıncı da ona çıtır çıtır ekmekler pişirip vermiş. Keçi de ekmekleri nineye götürmüş, nine de onun sakalını yerine takmış.
         Artık ak keçi köyüne döndüğünde ona kimse sakalsız keçi diyemeyecekmiş. Ya!... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder