Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar bülbüller ağaçların en
yüksek dallarına konar, oradan masmavi gökyüzünü seyrederek en güzel
şarkılarını okurlarmış da, yeryüzünü süsleyen renk renk çiçekler için şarkı
söylemek akıllarının ucundan bile geçmezmiş. Çiçekler bu yüzden çok üzülür,
aralarında:
-“Ah, ah... Şu güzel sesli bülbüller bir gün de bizim için
şarkı söyleselerdi ne olurdu sanki?” diye yakınır dururlarmış.
Günlerden bir gün bir bülbül çiçeklerin yanından geçerken
çiçekler:
-“Hey bülbül kardeş, bir gün de bizim için şarkı söyler
misin? Biz senin sesini pek çok beğeniyoruz.” demişler. Bülbül:
-“Olur, yarın güneş doğarken buraya gelirim. İçinizde en çok
hanginizi beğenirsem, bundan sonra her gün gelip en güzel şarkılarımı onun için
okurum.” demiş, sonra da uçup gitmiş.
Çiçekler önce bülbülün gelip kendileri için şarkı
söyleyeceğini düşündükçe bir sevinmişler, bir sevinmişler ki sormayın. Ama çok
geçmemiş sümbül, gururla şöyle bir etrafına bakınmış:
-“İçinizde en güzel çiçek ben olduğuma göre, bülbül yarın
şarkılarını benim için okuyacaktır. Bundan eminim.” demiş.
Menekşe sümbülün bu sözlerine pek şaşırmış:
-“Şaka mı yapıyorsun? Benden daha güzel olduğunu nasıl
söyleyebilirsin? Şu mor rengime, duruşumun güzelliğine bir bak. Hiç kuşkusuz
çiçeklerin en güzel benim. Bülbül, yarın şarkılarını benim için okuyacaktır.”
diye cevap vermiş.
O ana kadar sümbülle menekşeyi sessizce dinleyen papatyayı
bir gülmedir almış. Diğer çiçekler papatyaya, neden güldüğünü sormuşlar.
Papatya:
-“Nedeni var mı canım? Sümbülle menekşeye gülüyorum. Benim
burada olduğumu unuttunuz herhalde. Sarı gözüm, beyaz yapraklarımla tarlaların
kraliçesiyim ben. Sizler de göreceksiniz ki bülbül şarkılarını yalnız benim
için okuyacaktır.”
Çok geçmemiş. Kırmızı lâle, mavi küçük mine, zambak, çiğdem
derken tüm çiçekler tartışmaya başlamışlar. Tartışma öyle büyümüş, öyle büyümüş
ki, gürültüden kimse bir şey anlayamaz olmuş. Yalnız gül, tartışmaya hiç
katılmamış. Olduğu yerde sessizce uykuya dalmış. Ertesi gün güneş doğarken
bülbül gelmiş. Bir de ne görsün, bütün çiçekler yorgunluktan, uykusuzluktan
solup çirkinleşmemişler mi? Sadece gül tartışmaya katılmayıp iyi bir uyku
çektiği için, olanca güzelliği ile bülbülü selamlamış. Bülbül gülü çok
beğenmiş.
Derler ki; o günden sonra bülbül, her sabah güneş doğarken
en güzel şarkılarını gidip gül için okurmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder