Bir varmış bir yokmuş.
Bir tane minimini, cici mi cici bir kırlangıç yavrusu varmış. Adı da
Minnoş’muş. Aman çocuklar aman, bir bilseniz bu Minnoş ne yamanmış ne yaman.
Annesinin babasının getirdiği yiyecekleri bir defada “Lop” diye yutar, sonra da
gün boyu bildiği bütün şarkıları okur dururmış. Arada sırada da “Ah... Bir
kardeşim olsaydı onunla ne güzel oynar, eğlenirdim” diye düşünür somurturmuş.
İşte bir gün gene böyle düşünüp tam somurtacakmış ki çok
yakınında “Cik,cik..” diye bir ses işitmiş. Dönüp bakmış, kimseler yok. Ama
yuvanın kenarına gidip aşağı sarkınca, bir de ne görsün? Yıuvanın hemen
yakınında başka bir yuvada küçücük bir yavru kırlangıç oynayıp durmuyor mu?
Minnoş’un kalbi sevinçle dolup taşmış. Hemen küçük yavruyu saygı ile
selanlamış.
-“Günaydın kırlangıç kardeş” demiş. “Adım Minnoş. Benimle
arkadaş olur musun?”
Yavru kırlangıç Minnoş’un selamını aynı saygıyla aldıktan
sonra:
-“Benim adım da Nonoş. Seninle arkadaş olmaktan kıvanç
duyarım” diye çalımlı çalımlı cevap vermiş. İşte o günden sonra, Minno’la Nonoş
birbirlerini çok seven iki küçük dost olmuşlar.
Ama gelin görün ki çocuklar, bu iki yavru kırlangıçın
mutluluğu uzun sürmemiş. Bir akşam Nonoş, annesini ve babasını boşuna bekleyip
durmuş. Sabah o9lmuş, Nonoş’un gözü yollarda kalmış. Ama anne kırlangıçla baba
kırlangıç bir türlü dönmemişler. Küçük Minnoş arkadaşına çok acımış. O günden
sonra her gün, annesinin babasının getirdiği yiyeceklerin yarısını gagasında
saklayıp, binbir güçlükle arkadaşının yuvasına uçup onun nkarnını doyurmuş. Onu avutmuş, uçmasını
bile öğretmiş. Sonbahar gelince de bütün göçmen kuşlar gibi onlar da uçup sıcak
ülkelere gitmişler.
Eh.. tabi kışın onları bir daha hiç gören olmamış. Ama bahar
gelince, göçmen kuşlarla beraber bizim Minnoş’la Nonoş da geri dönmüşler. Eski
yuvalarının bulunduğu yere gelip, gene yuvalarını yan yana yapmışlar.
Önce Minnoş’un iki sevimli yavrusu olmuş. Çok geçmeden Nonoş
da yumurtlamış artık. Nonoş’un sevincine diyecek yokmuş. Anne olacağını
düşündükçe zıp zıp zıplıyor, hop hop hopluyormuş. Derken tam yumurtaların
üzerine yatacakmış ki aşağıdan cik...cik...cik diye bir kuşun acı acı öttüğünü
işitmiş. Yuvasından başını uzatıp bir bakmış. Birden şaşırıp kalmış. Nasıl
şaşırmasın ki? Minnoş’un yavrularından biri yere düşmüş. Tekir kedi de tırnaklarını çıkarmış üzerine
atlamak üzere değil mi?
Nonoş’un aklı başından gitmiş. Hemen kedinin önüne atlamış.
Kedi tam kendisini yakalayacağı zaman (hoop) diye atlayıp az öteye konmuş.
Böyle yapa yapa Tekir’i yavrudan uzaklaştırmış.
O sırada komşunun oğlu Ali oradan geçiyormuş. Yavru
kırlangıcı yerde görünce, hemen alıp yuvasına koymuş. Nonoş da uçup kurtulmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder