Evvel zaman içinde,
kalbur saman içinde, çok ama pek çok eski zamanlarda, bir kınalı koyun yaşarmış
kocaman bir ormanda. “Aaaa... Kınalı koyunun ormanda işi ne?” demeyin sakın.
Çünkü masalımızın çok eski zamanlarda geçtiğini söylemiştik. İnanmazsanız tarih
kitaplarına bakın. Çok eski zamanlarda ne koyunlar, ne atlar, ne diğetr evcil
hayvanlar insanlarla dostlarmış. Hepsi inlerde yaşar, ormanlarda yiyecek birşey
bulabilmek için sabahtan akşama dek dolaşıp dururlarmış. Yanlız kınalı koyun
kendini düşünmez, kimin yardıma ihtiyacı varsa onun yardımına koşarmış. Bu yüzden
onu sevenler pek çokmuş. Yırtıcı hayvanlar dışında tek düşmanı yokmuş.
Bir gün, kınalı koyun ormanda gezinirken nasıl olmıuşsa
olmuş, kendini susuz bir kuyunun dibinde bulmuş. Kuyu hem çok derinmiş, hem de
insanı üşütecek kadar serinmiş.Kınalı koyun önce çok korkmuş. Ne yapacağını, ne
edeceğini ilememiş. Kendi kendine:
-“Eyvah! Şimdi bu kuyudan nasıl çıkabilirim?” diye kara kara
düşünürken yanında bir şeyin kımıldadığını farketmiş. Dikkatlice bakınca bir de
ne görsün? Tam yanında bir köpek bitkin bir vaziyette yatmıyor mu? Köpek
güçlükle:
-“Ah koyun kardeş, açlıktan öleceğim. Bana birazcık sütünden
verebilir misin?” diye inlemiş. Kınalı koyun hemen sütü ile köpeğin karnını bir
güzel doyurmuş. Sonra da yünleri ile onu ısıtıp hayatını kurtarmış.
Derken aradan iki uzun gün geçmiş. Kınalı koyunun karnı bir
acıkmış, bir acıkmış ki, neredeyse açlıktan bayılacakmış. Eh, iki gün aç kalmak
kolay mı? Allah’tan dostları kınalı koyunun iki gün ortalatrda gözükmemesinden
kuşkulanıp başlamışlar harıl harıl onu aramaya. Çok geçmeden de bulmuşlar.
Binbir güçlükle, hem kınalı koyunu hem de köpeği kuyudan çıkarmışlar.
Aradan bir yaz mı geçmiş, yoksa bir kış bir yaz mı? Bu
masalı bana anlatan, burasını pek ayrıntılı olarak söylememişti. Ne söylesem
yanlış olabilir. İyisi mi gününü tam olarak söylemeyeyim. Günün birinde kınalı
koyun, dostu köpeği görmeye gitmiş. Ama gittiğine de gideceğine de bin pişman
olmuş. Çünkü köpek kınalı koyunu hiç de iyi karşılamamış. Ona soğuk bir selam
verip:
-“Bir gün geleceğini biliyordum zaten. Borcumu ödememi
istyiyorsun değil mi?” diye sormuş. Kınalı koyun, köpeğin sözlerine çok
şaşırmış:
-“Aman köpek kardeş ne borcu? Ben borcunu istemeye değil,
seni görmeye geldim.” Diyecek olmuş. Köpek:
-“Yok yok, ben kimseye borçlu kalmak istemem. Sen istemesen
de ben borcumu ödeyeceğim” deyip, yerden topladığı pek çok otu koyunun sırtına
yüklemiş. Sonra da:
-“Sen benim iki gün karnımı doyurmuştun. Bu otlar da iki gün
senin karnını doyurur herhalde. Hadi güle güle.” diyerek onu yolcu etmiş.
Kınalı koyun, köpeğin bu davranışına çok üzülmüş, küskün
küskün evine dönmüş.
Aradan çok zaman geçmemiş. Bir gün hop hop tavşan koşarak
kınalı koyunun yanına gelmiş ve:
-“Aman koyun kardeş, şurada senin dostun olduğunu söyleyen
bir köpek, insanların kurduğu tuzağa düşmüş, seni çağırıyor” demiş. Kınalı
koyun hemen köpeğin bulunduğu yere gitmiş. Köpek:
-“Ah!.. İyi ki geldin koyun kardeş. Benim tek dostum sensin.
Ne yap yap, beni bu tuzaktan kurtar” diye yalvarmış. O zaman kınalı koyun acı
acı gülmüş ve:
-“Sana nasıl yardım edebilirim sevgili dostum? Sen kimseye
borçlu kalmak istemezsin. Bu durumda seni ne yünüm kurtarabilir ne de sütüm.
Bunları ödemek kolaydı. Sen de benim karnımı doyururdun, ödeşirdik. Şimdi seni
bu tuzaktan kurtaracak olursam, borcunu nasıl ödersin? Belki de beni önce
iplerle baplar, sonra da çözüp ödemeye kalkarsın. İyisi mi bana borçlu
kalmaktansa, tuzakta kal daha iyi. Hadi hoşça kal” demiş, oradan uzaklaşmış.
İşte o zaman köpek yaptığı hatayı anlamış. Zamanında yapılan
iyiliğin hiçbir şeyle ölçülemeyeceğini düşünüp, koyuna kötü davrandığı için çok
pişman olmuş.
İyi kalpli koyun da bu arada boş durmamış. Hemen gidip dostu
keçiyi bulmuş. Ona, köpeği kurtarması için rica etmiş. Keçi koşup, tuzağın
iplerini kemirerek köpeği kurtarmış.
İşte çocuklar, o gün bu gündür köpekler koyunlarla ve
keçilerle gerçek dost olmuşlar. Onların bekçiliğini yapıp, yırtıcı hayvanlardan
korumuşlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder